27 Aralık 2015 Pazar

2015 Ben 2016

31 Aralık akşamı yemek için sözleşmiştik onunla ve bu yemek bir veda yemeğiydi. Masaya geçtim, kırmızı şarap, rakı ve biralar vardı. Biraları kendim için almıştım, diğerleri arasında o tercih yapabilirdi. Bir birayı açtım hemen, baktım ona uzun uzun. O da bana bakıyordu. Yüzünde hiçbir pişmanlık belirtisi yoktu aksine yine olsa yine yaparım der bir bakışı taşıyordu. Bir yudum daha aldım.

"Neden yaptın?" dedim. Sustu. Hiçbir şey demedi. "Neden onca hayali yıkıp döktün, onca şeyi alıp götürdün benden. Değişecek sandığım hiçbir şey değişmedi, her şey daha kötüye gitti. Neden? Onca hayale, isteğe ve çabaya rağmen neden en kötüsüne alıştırdın bizi?" diye sordum, hiçbir şey demedi. Karşımdaydı ama susuyordu.

"2015" dedim. Bana baktı. "Bok gibi bir yıldın biliyor musun? İyi ki siktir olup gidiyorsun. Emin ol, seni hiç özlemeyeceğim" dedim. Sustu, yine bir şey demedi. Ne diyecekti ki? Ne diyebilirdi? "Bu sene hayatında olan her şey için özür dilerim, hayatını siktim affet" mi diyecekti? Hiçbir şey demedi, sustu.

Ben de sustum, biralardan yudumladım. Caddeki kalabalığa baktım, kendini bugün eğlenmek zorunda hisseden ve bu yüzden zoraki samimiyetsiz gülüşleriyle sokağı inleten insanlara baktım. Sevgililer birbirleriyle öpüşüyor, arkadaşlar ise şarkılara hep birlikte eşlik etme çabası içerisindeydiler. Sokak kedileri vardı, sırnaşıyorlardı insanlara, bir ara inip kedileri sevmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim. Perdeyi kapatıp, kanalları gezdim. Telefonumu çıkarıp, telefonumla oyalandım. Atılan snap'ler ben baktıkça daha çoğalıyordu sanki. Herkes eğlenmekten çok ne kadar eğlendiğini gösterme çabasındaydı. İnstagram bu saçmalıklarla dolmuştu. Telefonu kapadım ve masanın üzerine koydum. Kendime yeni bir bira almak isterken, 2015'i gördüm. Kapıya doğru yönelmiş ve sessiz sessiz gidiyordu. Döndü arkasını, bana baktı. "Gitme vakti." dedi. Kapıyı açtı. Televizyonda bir ses "10,9,8." Kapının koluna tutup adımını attı. Televizyondaki ses devam etti "7 , 6." Son kez bana baktı. Televizyondaki ses sesini arttırdı; "5-4-3" Ve adımını evden dışarıya atarak, kapıyı hızlıca kapattı. Televizyondaki seslere, sokaktaki sesler de eklendi. 2-1 ve o desibel rekoru, en az kafamın içindeki sesler kadar.

Anlaşılan o ki, yeni yıla girmiştik. 2015 siktir olup gitmişti artık. 2015 yılında yaşadığım tüm acılar, kurduğum hayaller, hayal kırıklıkları, yaşadığım anılar, hayatımdan çıkıp giden insanlar yani her şey geçen senede kalmıştı. Tüm bunlar geçen senedeki şeylerden ibaretti artık. Bunun ardından biramı içmeye devam ettim. Sonra bir baktım masanın diğer ucunda 2016 bana bakıyor. Öyle bir bakış ki, "sana neler yaşatacağım daha bilmiyorsun" der gibi. Tam bir şeyler söyleyecekken vazgeçtim biramdan bir yudum aldım. Sonra dayanamadım.

"Bak 2016 kardeş, hoş geldin. Madem geldin, madem artık buradasın. Gelmişken bana huzur getir, mutluluk getir. Kurduğum ama gerçekleşmemiş hayallerimi unutturacak gerçekler ver bana. Beklediğim o gemiyi getir. Ne bileyim, barışı getir. İnsanlara sevmeyi öğret gelirken, insanlara sarılmayı öğret. Öyle bir gelmiş ol ki 2016, bir önceki yılı unuttur beni güzelliğinden. 2015'i anmak yerine seninle olmayı sevdir bana."

Sustu, bir şey demedi. Bana bakmaya devam etti ve elini masanın aşağısına götürüp bir kutu verdi bana. Şaşırdım. Mutluluk, sevgi ve huzur çıksın istedim içinden. Kutuyu açtım. Kutunun içinde bir umut. Sadece bir umut. 2016'ya baktım gülümsüyor. 2015 yılı ne kadar kötü geçerse geçsin, 2016 yılında her şeyin iyi olacağına dair bir umut bu. Nerede görsem tanırım. 2016 yılı gelirken kendi umudunu da beraberinde getiriyordu. Baktım ona uzun uzun sonra  "Teşekkür ederim." dedim.

"Teşekkür ederim. Elimde sadece bir umut kaldı, onu da sen alma bari?" dedim, sustu. 12 ay boyunca o konuşacaktı, bunu bildiği için sustu, hiçbir şey demedi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder