30 Ocak 2020 Perşembe

BoJack Horseman'a aşk mektubu

sevgili Bojack Horseman,

seninle ilk tanışmamız hayatımdaki çok yakın olduğum bir insanın "mutlaka izle sana benziyor" demesiyle oldu. o günden bu yana, hayatı izlediği filmler ve okuduğu kitaplarla öğrenebilen -bunu pek beceremeyen- biri olarak seni izlemenin yerinin bende aynı olduğunu söylemek istiyorum. özellikle içinde bulunduğum yaşam biraz daha koyulaşıp hayatın renkli tarafının dışına çıkınca seni daha iyi anladığımı, sahip olduğumuz benzer durumlarla senin nasıl karşı gelebildiğini -çoğu zaman gelemediğini- görmek bana bu hayatla ilgili bazı şeyleri öğretiyordu. tüm bunları düşündüğümde şimdi senin de beni yalnız bırakıyor olman, benim adıma üzücü. yine de seni tanımış olmak güzeldi.

ve bilmen için söylüyorum ki, senin en azından bir zamanlar bile olsa, başardığın bir işinin olmasının kıymetini bilmelisin. ben 15 yaşından beri buralardayım ve artık o potansiyelli çocuk olmadığım gibi, bir şeyler yapabileceğine dair umudu ya da inancı kalmamış, ne yapacağını bilemeyen biriyim. bu yüzden belki de kim olduğumu unutabilmek ya da diğer insanlara yakınlaşabilmek adına başka şeylere ihtiyaç duyuyorum. sanırım, hayatın anlamsızlığı- iç huzur- kendini affedebilmek - kendini sevebilmek gibi çoğu şeyle aynı şekilde başa çıkmaya çalışıyoruz ve bunda aynı şekilde başarılı olamıyoruz. bu büyük boşluğun, artık en dibinde olduğunu düşündüğün bu çok büyük boşluğu kazdıkça daha büyük bir boşluğun seni beklediğini görmek ne kadar üzücü öyle değil mi? en dibinde olduğunu düşündüğün anda bile daha derinin olduğunu anlayabildiğin bir boşluk bu. projeler, kitaplar, filmler, kız arkadaşları bu boşluğu doldurabilecek diye kendimizi kandırsak da o boşluğun her zaman orada -daha da büyüyecek bir şekilde- olacağını biliyoruz.

şimdi sen de gidiyorsun. bir noktadan sonra hayatımdaki her insanın sadece gittiğini fark ediyorum zaten. ama sen kurmaca bir karaktersin. ama baktığın zaman benim ya da bizlerin kurmaca olmadığını kim kesin olarak söyleyebilir ki? ben de en az senin kadar kurmacayım. ben, etrafımdaki insanların oluşturduğu biriyim. gerçekten var mıyım emin değilim. ama her neyse. hayatımda hiçbir şeyin güzel olmayacağının farkına vardım. belki de bilemiyorum beklentilerimi düşürmeli ya da hiçbir beklentiye girmemeliydim. ama bunu yapamadım. halen içimdeki ufacık umuda tutunan, ona bağlanmaya çalışan bir aptalım. ve yaşadığım hayal kırıklıkları yüzünden kimseyi suçlayamayacak bir aptalım. birilerine bir şeyler anlatamadığı için sana mektup yazacak bir aptal.

izmir'den dönerken şunu demiştim: "o artık yok ve her şey daha kötü." şimdi senin ardından şunu diyorum: "bojack artık yok ve her şey daha kötü."

kocaman bir hiçlikten, kocaman bir hiçliğe.
sevgilerimle
tuna insanadam yüksel.

4 Ocak 2020 Cumartesi

Uyanan Adam

Uyanıyorsun. Etrafında kimse yok, yatağın bomboş ve yalnızsın. Hayatın boyunca hep yalnızdın ve hep yalnız kalacaksın. Bir güne daha uyanmış olmanın sana ne kadar acı verdiğinin farkındasın ama bunun için hiçbir şey yapamayacağını, bu acının hiçbir zaman geçmeyeceğini, uyanmanın hiçbir zaman seni mutlu etmeyeceğini de biliyorsun.

Telefonuna bakıyorsun hemen. Telefonundaki bildirimleri merak ediyorsun. Bir yandan kimse seni arayıp sormasın isterken, bir yandan da o bildirimleri görmek bir noktada sana iyi geliyor. Bunu biliyorsun ama buna anlam veremiyorsun. Telefonuna gelmiş o bildirimler seni daha yalnız hissettiriyor ama bir noktada kendini yalnız hissetmemek için o bildirimlere ihtiyaç duyuyorsun. Ama kimsenin umurunda değilsin, kimse tarafından önemsenmeyeceksin. Hayatındaki herkes, sen olmadan gayet de yaşayabilir. Hatta belki de sensiz daha iyi yaşayacaklardır. Bunu düşünüyorsun.

En son ne zaman mutlu oldun? En son ne zaman kendini huzurlu hissettin? Aklından geçiriyorsun yaşadığın tüm anları. Ama mutluluğa ve huzura dair hiçbir şey anımsamıyorsun. Bu duyguları o kadar uzun zamandır yaşamadın ki, ne demek olduklarına dair bir fikrin bile yok. Canın acıyor. Hayır, aslında acımıyor. Çünkü hiçbir şey hissetmiyorsun. Etrafındaki tüm insanlar acı çektiğini düşünüyor, sen de belki zaman zaman böyle düşünüyorsun. Ama aslında hiçbir şey hissetmiyorsun. Çünkü sen ve seni gerçekten tanıyan herkes bilir ki, sen acılarını paylaşmaz, onları saklarsın. Kendinden bile saklayıp, kendine dert ettiğin şeylerin acısını çektiğini gösterirsin insanlara ve kendine bile inandırırsın gerçekten acının o olduğuna. Ruhsuz, hissiz, tüm duygularıyla ölü bir adamsın sen. Ölüler, acı çekmez.

Bir insanla konuşmak istiyorsun. Güzel bir kadına ihtiyaç duyuyorsun. Onunla sevişmek istiyorsun. Ama hayır aslında artık istemiyorsun. Biriyle sevişmek bile korku veriyor sana. Kaçıyorsun. Ama bir yandan istemeyip, bir yandan kaçarken, yine de bu dürtü seni yakalıyor, yakalanmak istiyorsun. Birine dokunmak, birinin sana dokunması, anlık da olsa mutluluklar, zevkler, hazlar. Ne kadar kötü olabilir ki? Düşünmemek istiyorsun. Başka birisinin içindeyken, düşünmüyorsun. Düşündüğün tek şey, onun da gözlerini kısılıp kasılarak, titreyip hazza ulaşması. Kafanın içinde dönüp duran o düşüncelerden kurtulmanın en iyi ve en eski yolu bu. Her zaman böyle kaçtın, böyle kurtulabildin, böyle hayatta kaldın. Ama bu kez bunu istemiyorsun. Çünkü sen cezalandırılmak istiyorsun. Bu yüzden cezalandırıyorsun kendini. Kimsenin seni çarmıha germesine gerek yok, sen kendi kendini geriyorsun o çarmıha. Neyin cezası peki bu? Birine güvenmiş olmanın, bir insana inanmanın, bir insan için kendi özsaygından, kendi benliğinden ödün vermenin, olduğun kişiyi bırakıp bir başkasına dönüşmenin cezası bu. Ölüm senin için bir ödüldü ama onu bile beceremedin.

İnsanlar kalabalık, sen ise yalnızsın. Aralarında dolaşıyorsun ama kimse seni fark etmiyor. Arada göz göze gelenler, sana acıyorlar. Acıma hissi uyandırıyorsun insanlarda. Kayıp bir oğlan çocuğu gibisin, yüzündeki o saflık, gözlerindeki o masumiyet insanlar senin ne kadar zayıf biri olduğunun farkında. Sen ise onlara katılmıyorsun. Öyle biri olmadığını düşünüyorsun. Kötülük yapmadın mı? Yaptın. Hak ettiler mi? Hak ettiler ama yine de bu senin kötülük yapabildiğinin kanıtıdır. Kötülük yapmış biri, iyi olmaktan bahsedemez. İyi biri olmadığının farkındasın ve bu bilinç omuzlarındaki ağırlığının nedeni. İnsanlar gülüp eğleniyor, sen ise onlara ayak uydurmaya çalışıyorsun ama bunu bile beceremiyorsun. Hemen anlıyorlar, senin onlar gibi olmadığın. Her zaman onların arasına karışmayı deneyip asla bunu yapamayacaksın. Sen uyumsuzsun, kötüsün ve kusurdan ibaretsin.

İnsanlardan kaçıyorsun. Çünkü onlar gibi değilsin. Onlar gibi olamayacaksın. Kimse seni kusurlarıyla sevmeyecek, birinin seni sevmesi için olduğun gibi değil onun senden olmanı beklediği kişi olmak zorunda kalacaksın. Seni seven biri vardı, onu hatırlıyorsun. Aklına geliyor. Seni sevdi ama o da terk etti seni. Kusurlarınla başa çıkamadı. Senden sıkıldı. Önce senin hayranındı, daha sonra senden nefret etti. Okuduğun kitaplar, izlediğin filmler ya da bildiklerin neye yarayacak? Seni düşünmeye itecek, kendinin daha kusurlu olduğunu görmeni sağlayacak, insanlarla arandaki o farkı daha uzatacak. Ama bu asla senin beklediğin bir şekilde karşılık bulmayacak. Bunları biliyorsun. O kadını hatırlıyorsun. Sana dokundu, biri sana gerçekten dokundu. Sen de ilk kez birine sana dokunmasına izin verdin, kendini tamamen açtın. Tüm zayıflıklarını, güçsüzlüklerini, kaygılarını, rezilliklerini ona gösterdin. O da bir süre alay etti seninle. Seni aldattı. Halbuki sadakat kavramını bile bilmiyordun, onun için sadakati de öğrendin, yüzmeyi de. Ama o öyle biriydi. Sana sadakat istediğini söyleyen de oydu, bu sözü tutamayan da o oldu. Ama sen bunu biliyordun. Hayatındaki her insanı aldatan, kandıran biri, seni neden aldatmasın? İlk tanıştığınızda, ilk gecenizde, onun henüz adını bile bilmiyorken, onun içinde olduğun gecede onun sevgilisi yok muydu? Biliyordun, etrafındaki insanlar da seni uyarmıştı. "O kız sana göre değil" demişti. Ama acımıştın. Onu kurtarabileceğini sanmıştın. Ama o kendini kurtardı, olan sana oldu öyle değil mi? O kaçmak istediğini dile getirip durduğu o hayatın bir parçasıydı, sen ise onu belki de o hayattan kurtarabilecek bir heyecandın o kadar. Bir zamanlar bir ihtimaldin, bir zamanlar güzeldin..

Şimdi kafanda bu düşünceler var, sana kendilerini her hatırlattıklarında kendini daha çok üzgün hissediyorsun. Ama artık hep böyle hissedeceksin. Ne yazabiliyorsun, ne bir şey çekebiliyorsun, ne bir şey okuyabiliyor ne de bir şey izleyebiliyorsun. Herhangi bir tutkun kalmadı, seni heyecanlandıran hiçbir şey yok. Sen yalnızsın, bunun farkındasın. Kendini değersiz, önemsiz hissediyorsun. Asla hiçbir zaman gerçekten sevilmeyeceksin. Kimse seni sevmeyecek. Acı çekmeye devam edeceksin. Gülümseyip dururken insanlara, acını çekeceksin. Ne için, neden çektiğini bilmediğin bu acı büyümeye devam edecek içinde. Hiçbir şey heyecanlandırmayacak seni, uyuyup, gerçekten uyanamadığın bir güne kavuşmanın ihtimali dışında...

Uyandın. Tekrar uyumak istiyorsun. Bu her gece uyanmamak adına uyuyan ama eninde sonunda uyanan adamın hikayesi. Yani senin hikayen, biliyorsun.