19 Temmuz 2018 Perşembe

22. yaşımdan kendime mektup

Geçtiğimiz günlerde, 15 Ağustos tarihinde kavuşacağım 22. yaşıma bir mektup yazmıştım. Sağ olsun o da nezaketli bir şekilde bana cevap yazmış. Ben de o cevabı hiç değiştirmeden, sizlerle paylaşmak istedim.

Tuna'ya;

"Sevgili Tuna; bana yazmış olduğun mektubu aldım. Bu yüzden sana çok teşekkür ederim. Birinin bana bir şeyler yazmasına pek alışkın değilim. Yazdığın o şeyler benim için çok anlamlıydı. Hayatındaki diğer insanlara da bunu yaptığından eminim. Onları da yaptıklarınla, özenle seçtiğin kelimelerle, özel hissettirdiğini düşünüyorum. Bunun bana özel olmadığını biliyor olsam da kendimi mutlu ve başka biriymişim gibi hissettirdiğin için teşekkür ederim.

Sana baktığımda; henüz 21 yaşında olan bir çocuk görüyorum. Hayatı tam olarak öğrenememiş, ne yapacağını ve çoğu zaman ne diyeceğini bile bilmeyen ufak bir çocuk. Belki de böyle rahat ve şımarık olarak yetiştirildiğin için ne istediğini bir türlü bilemeyen ve sırf bu yüzden her şeyi isteyen bir çocuk. Seni tanıyan herkesin bildiği gibi, insanlara gösterdiğin anlık tepkilerin, almak mecburiyetinde hissettiğin o anlık kararlar, bir anda parlayıp aynı şekilde bir anda sönme hallerin hep bu çocukluğun yüzünden. Adeta bir çocukmuş gibi hiçbir şeyin sonunu düşünmeden, tüm iyi niyetinle yaklaşımların ve aklında başka hiçbir düşünce olmadan bir şeyler yapıyor olman başka neyle ilgili olabilir? Sen, birinin yanında olduysan yanında olmak seni mutlu ettiği için oldun. Birine iltifat ettiysen, o iltifatı gerçekten düşündüğün için ettin. Biri senden bir şey istediği zaman elinden geleni her zaman yaptın çünkü aklına bir başka ihtimal bile gelmedi. İşte sevgili Tuna, en çok da bu yüzden sen bir çocuksun. Ciddiye alınmak isteyen ve sırf bu yüzden dikkat çekebilmek adına ağlamaktan çekinmeyen, kimi zaman kibrini sakladığı utangaç kimi zaman da utangaçlığını sakladığın kibirli bir çocuk. Hepsi bu.

İster bunu kabul et ya da ister her zaman yaptığın gibi alaycı cevaplar ver. Ama sen kimseyi sevemeyeceksin. Sevmek için ne kadar çabalarsan çabala, birini sevemeyeceksin. Çünkü sen kendini sevmiyorsun. Kendini sevmeyen biri, başkasını nasıl sevebilir? Senin asla sevilemeyecek biri olduğunu o kadar inanmış, hayatında hiçbir zaman gerçekten sevilmediğine ve hiçbir zaman da gerçekten sevilmeyeceğinden o kadar çok eminsin ki, kimsenin sana dokunmasına izin vermiyorsun. Kimsenin sana dokunamadığı gibi, sen de kimseye dokunamıyorsun. Hep bir cam giriyor araya ve bu camı her seferinde sen sokuyorsun. Sen sadece sevmek istiyorsun, tıpkı çok sevdiğin filmde de dediği gibi. O kadar çok sevmek istiyorsun ki, insanları o kadar çok sevmek istiyorsun ki, sırf bu kadar çok sevildikleri için seni seveceklerini düşünüyorsun. Sen ne yaparsan yap, seni kimse gerçekten sevmeyecek. Sen sadece var olabildiğin sosyal medyada, sanal sevilmeye mahkumsun. Sen sadece uzaktan sevileceksin ve insanların seni sadece uzaktan sevmelerini sağlayacaksın. Çünkü sen kusurdan ibaretsin. İnsanlar yakına girince, seni tanıyınca, o tüm kusurların farkına varıyor. Bugüne kadar yaptığın her şey bu kusurları örtmek içindi. Ama kusurların o kadar büyük ve belli ki, hiçbir şey örtemeyecek bunları.

Biliyorum.  Sen, sadece sen olmak istiyorsun. İnsanların seni görmek istedikleri kişi olmak istemiyorsun. Ne isen o olmak istiyorsun. Ama bu olmayacak. Bu dünyada, bu insanların arasında kendin olamazsın. Nerede yalın, nerede çıplak bir şey varsa onu hemen kendi istedikleri gibi giydirirler. Kendilerine benzemeyen birini gördüklerinde kendilerine benzetebilmek için her şeyi yaparlar. Senin gibi temiz bir şey gördükleri zaman kirletirler. Onların beyaza tahammülü yoktur. İşte sen de bunların arasında sadece kendin olmak, kim olduğunu bilmek istiyorsun. Ama sana kim olduğunu söyleyen hep bir başkasıdır. Adını, soyadını, ülkeni, dinini, giyinmen gereken yerleri, yemek yemen gereken mekanları, hangi şarkıyı dinleyeceğini, hangi filmi izleyeceğini, kimleri sevip, kimlerden nefret etmen gerektiğini hep başkaları söyler. Bir başkası olmak zordur, bir başkasına dönüşmek kolay. İşte bu yüzden bir başkasına dönüşüp dururlar, herkes birbirine benzeyinceye kadar. İşte sen tüm bunların arasında, tüm bu zorluklara rağmen kendin olabilmek, kendin kalabilmek istiyorsun. İşte sevgili dostum, kendin olabilmenin bedelini de yalnızlığınla ödüyorsun. 

Yalnızsın. O kadar çok yalnızsın ki, yalnız olmadığını göstermek istedin. Önce sen bu kadar yalnız olmadığına inandırdın kendini, daha sonra hayatındaki diğer insanlar senin aslında yalnız olmadığına inandı. Yalnızlığın büyüdükçe, hayatındaki insanlar da çoğaldı. Hayatındaki insanlar çoğaldıkça, yalnızlığın büyüdü. Yalnızlığın, o kadar çok büyüdü ki artık bu yalnızlığı hep yanında taşıdın. Ama bu yalnızlık, öyle bir büyüdü ki, artık taşıyamaz oldun. Sana ağır geldi. Sırf ismini bile bilmediğin kadınların üzerindeyken, yalnızlıktan kaçıyordun. O kadınlarla birlikteyken, kendini en çok yalnız hissediyor olmana rağmen. Yalnızlığı her fark ettiğinde, ölümü daha çok düşündün. Ölmeyi. Tüm bunlara katlanmak yerine siktir olup gitmeyi. Gidenin dönmediği o gizemli dünya, sana hep ilgi çekici gelmiştir. Neticede gizemini koruyan her şey, çekicidir senin için. Bu yüzden bayılırsın ya kendini açmamaya, kendini hep gizemli tutmaya. Ölümü düşünür, aklından hep intiharı geçirirsin. Senin için kendini öldürmek kolaydır çünkü hayatında hiç ölümü yaşamadın. Savaş görmedin, bir dostunun tabutunu kaldırmak ne demek hiçbir zaman bilmedin, bir mezarda gözyaşı dökmedin, ölüm hayatına hiç uğramadı. Bu yüzden ölümle ilgili bu kadar çok şey düşünüp, bir yandan ölmeyi bu kadar çok arzularken, bir yandan da yaşamak istiyorsun. Ne kadar güzel olduklarını hatırlatıp durduğun o kadınları arzuladığın için ölümü arzulamayı bırakıyorsun.

Zaafını biliyorsun. Ben de biliyorum. Hayatındaki hemen hemen herkes biliyor. Kendini en rezil ettiğin, en küçük duruma düşürdüğün, en çok üzüldüğün, kendine ve inandığın tüm değerlere ihanet ettiğin tek şey bu zaafın. Eminim sana bu durumdan bahsettikçe, sen bana Camus'un sözünü söyleyeceksin. Diyeceksin ki, "Güzelliğin dışında yaşayamam. Beni bazı varlıkların karşısında güçsüz kılan budur." Düşüncelerini, sevdiğin ve örnek aldığın hatta onun gibi olmak istediğin insanların düşünceleriyle desteklemeyi çok seversin. Her zaman çok sevdin. Hep böyle yaptın. Kendi düşüncelerinin aptalca, kötü veya komik bulunmasından dolayı korktun ve belki de sırf bu yüzden yücelttiğin o insanların düşünceleriyle paylaştın kendi düşüncelerini. Belki de sırf onlar gibi olmak istediğin için yaptın. Belki de aslında bugüne kadar yaptığın her şeyin nedeni olan, ciddiye alınmaktı tüm bunların nedeni. Sen kendi düşüncelerini paylaşamayacak kadar korkak ama hak ettiğini düşündüğün hayatı yaşayacak kadar cesursun.

Sen sustun. Susmuştun ve susmanın ibadet sayıldığı yeni bir din arıyordun kendine. Sen sustukça, insanlar konuştu. İnsanlar konuştukça, sen düşündün. Düşünmeye o kadar çok alıştın, insanlar seni düşünmeye o kadar çok itti ki, düşünmeden yapamaz oldun. Her şeyi düşünür oldun. Bir insanla buluşmadan önce onunla buluştuğun zaman olabilecek tüm şeyleri düşündün. Onun sana soracağı sorulara vereceğin cevapları bile düşündün. Tüm bu düşüncelerin dışına çıkmak her seferinde korkuttu seni. Her şeyi anlık yaşamak için olabilecek tüm durumları iyi düşünmen gerekiyordu ve sen de hep düşündün. Düşüncelerinle yaşamaya başladın. Düşüncelerinde yaşamaya başladın. Düşlerinde bir dünya kurdun kendine ve o dünyanın dışındaki dünyaya hep misafirlikteymişsin gibi bakmaya başladın. Kendi kafanın içinde ne kadar rahatsan, misafiri olduğun bu gezegende bir o kadar rahatsız. Bir turist gibiydin. İnsanlarla aynı dili konuşmayı unuttun önce. Sonra kim olduğunu unutmaya başladın. Ve şimdi olduklarından farklı anlamlar yükleyip durduğun kelimeler dışında hiçbir şeyin yok senin. Hatta o kelimeler bile yok artık. Onlar bile terk etti seni. Bir araya gelip, kafandaki cümleleri oluşturamıyorlar. Evet Tunacım Yüksel, sana ait hiçbir şey yok artık.

Ve şimdi sen, sırf benim gelişimle, 22. yaşının gelişiyle her şeyin değişeceğini umut ediyorsun. Ben geleceğim, artık 22 yaşında olacaksın ve her şey düzelecek. Üzgünüm ama böyle bir şey olmayacak. Sen değişmedikçe, hiçbir şey değişmeyecek.

Sevgiler.
- Bir önceki yaşından farkı olmayacak olmaktan ve bir sonraki yaşına dönüşmekten korkan yeni yaşın. 22.