17 Ocak 2018 Çarşamba

Film olmayan senaryolar: Libido #1

Cenaze Evi kısa filmini çektikten sonra iyi olduğunu düşündüğüm fikri ve senaryoyu o kadar kötü çekebildiğim için kendime kızdıktan sonra aldığım geri dönüşlerden sonra kamu spotu tadında şeyler çeken biri olmak istemediğimi fark ettim. Tam o sırada "To My Mother and Father" adlı kısa filmi izledim ve madem bu ülkede böyle şeyler çekebiliyor diyerek öyle bir şey çekmek istediğime karar verdim. Aklıma "LİBİDO" adında bir şey geldi. Bu benim bugüne kadar kadınlarla olan ilişkimi ve aşka bakış açımı anlatacak bir şeydi. Bunun üzerinde kafa patlatırken, aklıma Kayseri'de bekaretle ilgili başka bir şey daha geldi. "Kadının biri, adamın evine gelir. Ama kadın bakiredir" gibi çok basit bir cümleyi kısa filme dökmek istedim. Hangisini çekeceğime karar veremediğim için bunu bir üçleme yapmaya karar verdim ve üçüncü filmin ne konusunu ne de başka bir şeyini düşünmeden ismini "Kan ve Sperm" olarak belirledim. Korku filmi olduğu için Can abiye gösterecek bir şeyimin olmasını istememden dolayı ve makyajı yapacak birini hiç para vermeden ikna edebildiğimiz için "Bekaret" kısa filmini çekmeye karar verdik. Onu çektik. Çektikten sonra üçlemeden vazgeçtim. Ve kısa film beklediğimiz gibi olmadı ama olsun...

İŞTE LİBİDO FİLMİ:

Cenaze Evi'ndeki kamu spotu algısını yıkmak için bir şeyler düşündüğüm zaman aklıma gelen onca şey arasında ilk kez derinleştirmeye çalıştığım şey "Libido" terimiydi. Kafamda ne olduğu ile ilgili çok şey vardı ancak yeterli bulmayarak, araştırmalar yaptım ve o kavramı tam olarak öğrenerek neyi, nasıl anlatmam gerektiğini bulacağımı düşündüm. Adeta yarınım yokmuş gibi konuyla ilgili gerekli gereksiz her şeyi okuyarak, bu kavram hakkında ahkam kesebileceğim bir şeyler edinmek istedim. Hayatıma bir şekilde giren ve Freud'un varlığından haberdar olan insanlar beni hep onunla bir şekilde benzeştirdiği için ona olan bir ilgim, yakınlığım vardı. Bu süreçte biraz daha Freud ile içli dışlı oldum diyebilirim.

Libido ismini belirledikten sonra filmin girişinde "Aşk yoktur, libido vardır" gibi bir alıntı yazacaktı, onu belirlemiştim. Ama içerikle ilgili kafamda net bir şey yoktu, sadece benim aşka olan bakışımın yer almasını ve üzerimdeki "ailenin efendi çocuğu" imajını yıkmak istiyordum. Bunları sağlayabilecek bir şeyler düşünürken, aklıma o dönem birlikte olduğum bir kadın sayesinde bir fikir geldi. Onun yatak odasında, ben onun yatağında yatarken, o ayna karşısında iç çamaşırıyla kendisine bakıyordu. Ona büyük bir arzuyla bakarken, aklıma bir şeyler geldi. Daha doğrusu o an sadece onu izleyip, arzumu dindirmek niyetindeydim. Sanırım ertesi gün, buradan yola çıkarak aklımda bir şeyler oluşmuştu.

Aşk ile seksin aslında aynı aşamalardan oluştuğunu gösteren bir şey çekecektim. Çünkü yatakta, ona doğru bakarken bunu fark etmiştim. Kısa film; aşk ile seks olmak üzere iki ayrı hikayede geçecekti. Bir kadın ile bir erkeğin ilişkisini, hem seks üzerinden hem de aşk üzerinden gösterip aslında aynı evrelerden oluştuklarına dikkat çekecektim. Aşk evreninde kadın ile erkek tanışırken, seks evreninde bunun karşılığı yatak odasında yatağa geçmeleri olacaktı. Kadın soyunurken, erkeğin yatakta onu izlemesinin aşktaki karşılığı ilişkinin hemen başlarında erkeğin, karşısındaki güzelliğe olan bakışlarıydı. (Ahmet Kural, Sıla'ya bakıyor evresi) Kadın soyunduktan sonra erkek onun vücuduna bakacak, baktığında ufak yara izlerini, kusurlarını görecek ve o yaraları öpecekti. Bunun aşktaki karşılığı ise kadının, erkeğe eski sevgililerinden, çektiği acılardan bahsetmesi olacaktı. Hem aşk hem seks evrenindeki benzerliği böyle gösterdikten sonra final sahnesinde her iki evren bağlanacak, tek bir evrene dönüşecekti film. Filmin sonunda, kadın gidecek, erkek yatakta kalarak, giden kadının arkasından bakacaktı...

Böyle bir film çekmek istemiştim. Hatta kafamdaki erkek oyuncu belliydi, Efecan Şenolsun'du. Ancak olmadı, oynamadı. Zaten ben de çekemedim. Ama işte kadınlara olan ilişkim budur. İlk defa otobiyografik bir şey yapacaktım, yapamadım. Bu filmi çektikten sonra söyleyecektim ama madem çekemedim, yine de söyleyeyim: "aşık olmayan sadece arzulayan tüm insanlara."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder