12 Eylül 2019 Perşembe

İzli-Yorum (1: Midsommar, Why are we Creative, Euphoria, Sharp Object, The Kidergarten Teacher, Uçurtmayı Vurmasınlar, Teyzem, Sweet Smell of Success)

Belli aralıklarla izlediğim filmleri ve dizileri burada yorumlayacağım.


Midsommar: Hereditary filminin yönetmeni Ari Aster'ın ikinci filmi olan bu filmi için sinema salonuna koşarak izledim. Sevenin de sevmeyenin de çok olduğu bu filmi merak ediyordum. Ben bu filmi seven tarafta olduğumu söyleyebilirim. Korkudan ziyade izleyende oluşturduğu huzursuzluğu daha çok sevdim. Çok fazla detay olduğunu ve çok fazla göndermelerin var olduğunu söyleyebilirim. Sevişme sahnesi (ağlama) gibi çok etkileyici ve çok sevdiğim sahneler vardı. Sinemada izlediğim için çok mutlu oldum. Lady Macbeth rolünde müthiş iş çıkaran Florence Pugh bir kez daha büyülüyor. (8/10)

Sharp Objects: Bir roman uyarlaması olan ve başrolünde Amy Adams gibi müthişliği barındıran bu diziyi hem sevdiğimi hem de sevmediğimi söyleyebilirim. Öncelikle 8 bölümlük bu dizinin, yine zaman zaman müthiş bir sıkıcılığa dönüştüğünü, uzadıkça uzadığını, yavaş ve ağır temposunun hiçbir şey vermediğini söylemek mümkün. Küçük ve kendi halinde işlenen bir cinayet üzerinden ilerleyen diğer yapımlardaki klişeleri içinde barındıran, bazı karakterlerinin karakterden daha ziyade klişe tip olduğunu görmek dizinin eksilerinden biri. Hikayenin içine girmek biraz zor ama bunu başarırsanız merak ettiren, tüm sıkıcılığına rağmen sizi geren, "ne olacak acaba?" diye soru sormanıza yol açacak bir dizi. Olan her şey son iki bölümde oluyor. Sürpriz finali benim adıma pek sürpriz olmadı. Çekimleri, kurgusu ise oldukça iyi. (7/10)

The Kidergarten Teacher:
 Bu filmi aslında bir festivalde izlemiştim ve iyi film olup olmadığıyla ilgili çok kararsız kalmıştım. Geçenlerde televizyonda denk gelince Ferya ile izlerken daha dikkatli olmaya çalıştım. Öncelikle Maggie Gyllenhaal müthiş bir oyuncu ve bu filmde de oldukça etkileyici hatta kusursuz. Yetenek ve yetenek üzerinden toplum eleştirisi olduğu kadar, insanın olduğu kişiden tatmin olmayıp, olduğu kişi olmak istememesi gibi bazı konuları da ele aldığını düşündüğüm ancak yine de senaryodaki bazı tutarsızlıklar, gerçek dışı olarak algıladığım bazı durumlar ve filmin yaşadığı kopukluklarla çok da iyi film olmadığını düşündüğüm kötü olmayan bir film. Maggie'nin oyunculuğunu, final sahnesini ve çocuk oyuncunun performansını çok sevdiğimi söyleyebilirim. (7/10)

Uçurtmayi Vurmasinlar:
 Her ne kadar filmin yönetmeni Tunç Başaran'ın şimdilerde filmin politik olmadığını söyleyerek hepimizi düşünmeye ittiği bu politik filmini televizyonda denk gelince Ferya ile bir kez daha izledim. Oldukça basit bir konunun ve senaryonun ürünü olan bu film yine de insanın duygularına dokunan çok sevdiğim ve Türkiye sineması için yönetmenine rağmen çok önemli, çok iyi bir film olduğunu düşünüyorum. Herhalde "İnci" kelimesi bu kadar güzel telaffuz edilemez. Çocukken izlediğim duygularla hatta daha yoğun bir şekilde izlemem filmi daha önemli kıldı. Filmin sonunda Ferya'nın ağladığını söyleyeyim. Ben çok seviyorum bu filmi evet. (9/10)

Teyzem: Çok sıkı bir Müjde Ar hayranı olarak, bu filmi çok sevdiğimi söyleyebilirim. Ve Ferya ile televizyonda denk gelince onun da izlemesini istedim. Oldukça iç karartıcı bir film. Bunu bu kadar iyi yapabildiği için de oldukça iyi film. Kendisine yazılan kaderi kabul etmeyen, kendi kaderini kendi yazmak isteyen bir kadının hikayesi. Türkiye sinemasının en güzel işlerinden biri olan bu filmde Müjde Ar başta olmak üzere Yaşar Alptekin hariç tüm oyunculuklar o kadar iyidir ki.. En sevdiğim yerli filmlerden bir tanesidir. (8/10)

Sweet Smell of Success: İzmir'deki film gecelerimizin birinde Özge'nin önerisiyle izlediğimiz 1957 yapımlı bu filmi oldukça başarılı bulup, sevdiğimi söyleyebilirim. Dönemini düşündüğümüzde filmin görüntülerinin oldukça iyi olduğunu hatta dönemini hiçe saydığımızda bile filmin görüntülerini çok başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Oldukça başarılı senaryo, çok iyi diyaloglar, kuvvetli çatışma, güçlü karakterler ve zamanın ruhunu çok iyi yansıtabilmiş bir film. Filme eşlik eden caz müziğinin de büyüsü de filmin artılarından bir tanesi. Gazetecilik okuyan hatta iletişim fakültesinde eğitim alan herkesin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Medya eleştirisi çok iyi ve çok yüksek. Yozlaşmış dünyaları konu alan çok başarılı bulduğum ve sevdiğim siyah beyaz olmasıyla da etkilendiğim film. (7/10)

Euphoria: Zendaya'nın başrolünde olduğu 8 bölümden oluşan bu diziyi Ferya kadar sevmemiş olsam da beğendiğimi söyleyebilirim. Kendi içimde bulunduğum jenerasyonu çok iyi tanıyan ve bizim neslin sorunlarını iyi ele alan bir dizi. Uyuşturucu, seks, sosyal medya, ilişkiler gibi birçok kavram hakkında iyi bir izlenim veriyor. Ancak dizinin bölümleri bana göre oldukça gereksiz uzun ve çoğu zaman sıkıcı olabiliyor. Ancak duygu geçişlerini ve hikayedeki (sahnenin) duygularını çok iyi yansıtmışlar. Ses ile müzik kullanımı oldukça güçlü, oldukça etkileyici. Özellikle 8. bölümün bu anlamda müthiş bir iş olduğunu düşünüyorum. Görsel anlamda da baya başarılı. Renk kullanımı da özellikle. (7/10)

Why Are We Creative: Kız arkadaşım Ferya'nın izlemek istemesiyle Bein Connect üzerinden izlediğim bu belgeselde, "neden yaratıcıyız?" adlı soruya ünlü isimlerin verdiği cevapları görüyoruz. Bu sorunun kesin bir yanıtı olmadığını düşünürsek, farklı alanlarda, farklı hayatlar yaşayan farklı ama başarılı olmuş insanların bu soruyu ele alma biçimleri ve bu bağlantıda verdikleri yanıtları duymak hoşuma gitti. Ben bu soruya "başka bir şey elimden gelmediği için ve hayatıma devam edebilmek" gibi klişe cevaplarla yanıt verirdim diye düşünüyorum. (8/10)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder